Salı, Haziran 05, 2012

TİK TAK TİK TAK TİK…


How to be an explorer of the world ?

Hani mezarlık giriş kapı önlerinde yazar ya “her canlı bir gün mutlaka ölümü tadacaktır”, evet biliyoruz tadacağız. Biliyoruz ölümlüyüz. Herkes ölümlü… Belki de sevdiklerimizi kaybettiğimizde aklımızı kaçırmamanın en mantıklı yolu da bunu düşünmek, onu da biliyoruz ama şimdilik tecrübe etmeyelim.

Pekiiii soru geliyor o zaman… Yaşamı ve zamanı hiç sorguluyor musunuz? bir an veya her an, bazen ya da hiçbir zaman… ? 

Hadi iki dakika bile olsa birlikte sorgulamaya ne dersiniz?

Yukarıdakinin bize verdiği sınırları olan bir yaşam süremiz var, bu sınırı çoğu zaman ölümcül bir hastalığa yakalanmadıysak şayet öngöremiyoruz ve doğal olarak da düşünmüyoruz.

Hangimiz acaba ne zaman ölürüm diye yaşamımızı sürdürüyoruz ki? Pek tabi bunu yaşarken de hiç düşünmemek lazım.. Ama yarın ölecekmiş gibi hayatın anlamını da keşfetmek en sağlıklısı.

Sevgili keşifçiler, ne geçmişle ne de gelecekle yaşamamamız gerektiğinin farkına varmalıyız. Çünkü anı ve bugünü yaşamak, zaman açısından da en kontrollü ve en değerlisi. Günlük hayat koşturmacasında  hatırlamamız ya da unutmamamız gereken en önemli detay bu. Tek konsantrasyonumuz geçirdiğimiz şu dakikadan maksimum derecede faydalanmak üzerine olmalı.
Çünkü geçen zaman asla geri gelmiyor. Adı üzerinde geçiyor gidiyor bitiveriyor. O halde neden her anın tadını çıkarmayalım ki acı ya da tatlı, mutlu ya da mutsuz, umutlu ya da umutsuz..ne yaşamamız gerekiyorsa o..

“Carpe Diem” hepimizin bildiği üzere Latincede “Anı yaşa, Günü Yaşa” gibi anlamlara gelerek gelecek adına endişelenmek yerine yaşadığımız her anın bizim için önemli olduğunu hatırlatan bir özdeyiş.. Felsefesi birçok kişiye ilham olmuş ki bunun üzerine pek çok yazı, kitap hatta şarkılar yazılmış.

Neden bizi de düşündürmesin ki? Tabiî ki geçmişden ders alarak tabi ki yarın ölecekmiş gibi ve tabi ki hiç ölmeyecekmişçesine…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder